26 Aralık 2009 Cumartesi

istanbul

ne zaman istanbula gelsem bu duygular icerisinde buluyorum kendimi. eski arkadaslari gormek,yatagima yatmak,odamda takilmak falan inanilmaz mutlu ediyo beni. sora ne biliim ailemle vakit gecirmek, annemin mis gibi yemeklerini yemek.. daha sora taksime cikmak icmek,asmalida ufonun altinda kic donduran sogukta oturmak falan.. peh ama en kotusu iki hafta sora donucek olmak. ne isim var ulan benim avusturyada diye dusunmeme sebep oluyo bu dusunceler bazen. neyse daha iki haftam var hicbisi dusunmemek icin :)

23 Aralık 2009 Çarşamba

metin şentürk

ben hayatımda böle güldüğümü hatırlamıyorum!

nolur yarın sabah uyandıgımda gözlerim hala görüyor olsun :)

21 Aralık 2009 Pazartesi

pes-become a legend modu

geçen gün aklımaca geldi. en favori filmlerimden birisi back to the future oldugundan, ufaklıgımdan beri bişiler icat etme, yeni ve değişik fikirler üretme çabasındaydım. 13-14 yaşlarına kadar sürdü bu. saçma sapan kısa romanlar falan filan. neyse geçen gün aklıma gelen olaysa, bundan 4-5 sene önce, konami firmasının çıkardığı pes oyunundaki 'become a legend' modunda bi oyun düşünmüş ve fikirde tasarlamıştım. maç içinde tek adamı yönetiyosun muhabbeti faln aynıydı yani. ama benim fikrim biraz daha detaylı olaraktan seçtiğiniz, oluşturdugunuz futbolcunuzun özel yaşantısını da kapsıyordu. büyük bi transfer patlattıgınızda gidip yeni araba, yeni ev falan filan.
ulan gayette parlak fikirmiş. keşke zamanında gidip bu fikrin patentini falan alsaymışım. belki konami 3-5 bişi atardı oyunu yaparken banada :)

küresel ısınma mağduru istanbul

istanbula geldim bigün oldu. 3 farklı mevsimi gördüm resmen bu bi günde. ilk geldi hava 12 dereceydi. sabaha 16 derece falan oldu. güneş palar vaziyetteydi ve çocuklar kısa kollu tişörtlerle top oynuyodu baya baya. sora akşama hava bi anda soğudu. 3 derece falandı galiba en son baktığımda ve deliler gibi kar yağıyodu. en azından sarıyer tepesinde böleydi durum :)
kar dindikten sora bi ara yağmur da yağdı. bu ne saçmalıktır çözemedim

15 Aralık 2009 Salı

skype mı? live messenger mı?

uzun zamandır soruyodum bu soruyu kendime. ama skype ın yeni sürümüyle aradığım cevabı buldum. ahanda buradan indirebilirsiniz

13 Aralık 2009 Pazar

7 Aralık 2009 Pazartesi

Schnitzel Teyze

günün yorgunluğu iyice abanmış omuzlarıma. sabahtan beri bişi yememişim, midem sırtıma yapışmış. metrodan iniyorum, hevessiz adımlarla yürüyen merdivene geliyorum. yürüyen merdivende bi ben bide yaşlı teyzeler duruyo. sora metrodan çıkıyorum, soğuk hava suratıma çarpıyo biraz ayılıyo gibi oluyorum. eve son 150 metre ha gayret yürümeye devam ediyorum derken Schnitzel Teyze yi görüyorum. 'Hele bişiler yiyem' diyerek yaklaşıyorum. Teyze alışmış benim suratıma, görünce hazırlamaya başlıyo zaten sandviçi. Cevabını bildiği halde 'Hepsi olsun mu?' diye soruyo. 'Soğan hariç hepsi olsun' diyorum. Oh bu akşamda doyduk çok şükür :)

Olayı fazla dramatize etmiş olabilirm ama Schnitzel Teyze nin elleri dert görmesin epey bi güzel yapıyo:)

12 Kasım 2009 Perşembe

windows7

an itibariyle okuldan 10euro ya aldığım windows7 i yükledim. oldukça şahane. yapanın ellerine sağlık. arayüz muhteşenk,sayfalar arası geçiş efsane hızlı. bakalım bide autocad i falan yükleyince neler yaşanıcak ama baya umutluyum. eferim bill olmuş bu sefer :)

10 Kasım 2009 Salı

MacBook Pro

nisanin yeni bilgisayarini kurcaliyorum su anda. Macbook pro aldik bugun birlikte. gercektende efsane bisi hea. baba burdan sana sesleniyorum hazirla eurocuklari haha

28 Ekim 2009 Çarşamba

ilk proce




evett gün itibariyle ilk maketimi bitirmiş bulunuyorum :) gururlu bi mutluluk içersindeyim. uzuun uzuun süren çabalar sonucunda böle bişi çıktı. iyi oldu ya



26 Ekim 2009 Pazartesi

23 Ekim 2009 Cuma

Çılgın haftasonu

çılgın bir haftasonu geldi çattı. ilk ödevi aldık maket yapıcaz. ama hiçbi fikrimiz yok nereden başıcaz ne edicez diye. imdat

17 Ekim 2009 Cumartesi

hastalıkla mücadele

son bikaç gündür havalar soğumuştu zaten. belliydi böle bişiyin olucağı. oldu da.  burnum bir sümük fabrikası adeta, tam gaz çalışan. üşüyorum titriyorum. bütün vücudum ağrıyor. yerimden kalkamıyorum.
bütün gün yattığın yerden farmville, restaurant city vb oyunlar oynamayı dene bak, nasıl bir psikolojiye bürünüyosun. annemin muhteşem alternatif tedavilerini istiyorum şu anda. neyse restaurant city e devam ediim bari :)

27 Eylül 2009 Pazar

FLEX




Viyana'ya her gelen insanın görmesi gereken mekandır flex. fotografta görülen kafe kısmıdır, hemen önünden tuna kanalı akar. sıcak havalarda nehir kenarındaki masalarda oturup bira-muhabbet yapabilirsiniz. yada içeri geçip çılgınlar gibi dans edebilirsiniz. viyananın 'sex,drugs and rock&roll' gençliğinin neredeyse tümü burdadır, eğlencelidir.

http://www.flex.at/ adresinden detaylı bilgiler resimler hergünün programlarına falan ulaşılabilir.

24 Eylül 2009 Perşembe

Yine yol göründü gurbete.. :)

25 eylül cuma sabahı itibariyle ikinci viyana seferim başlıyo. yaklaşık bi aydır bulundugum istanbuldan ayrılırken kelimelerim anlamsız kalıyo.
Ondan bırakıyorum barış baba konuşsun :)


30 Haziran 2009 Salı

9 Nisan 2009 Perşembe

Patlayan Süpriz

8 Nisan sabahı Türkiye'ye dönmek üzere biletimi aldım thy den. babamlarada 9unda geliyorum demişim süpriz yapıcam. sabah uçuşa bi saat kala gittim havaalanına. check-in masasına gittiğimde muhteşem bir kıllıkla karşılaştım. Biletimi internet üzerinden babamın kredi kartıyla almıştım. uçağa binebilmem için bileti satın aldıgım kredi kartını görmek istiyorlardı. So I said: its my fathers card you know :)
neyse dallama bi türke yönlendirdiler bizi. konuştuk ettik adam kredi kartı diyor başka bişi demiyor. neyse aradım babamı dedim buba böle böle süpriz yapıcaktım içine sıçtılar. faxla falan kartının fotokopisini yollar mısın, dedi vuay ayıbettin. şıpadanak halletti. bindim uçağa. geldim istanbula. bi ara tırsmadım değil ama, uçağa binemicem diye. türk çalışanın ukalalığı ve genişliği çok rahatsız ediciydi. yemekleri muhteşem ötesi olmasa bidada binmezdim uçaklarına ama neyse. bide ben gelmeden önce avusturya gazetelerinden birinde görmüştüm. dünyada yapılan bi sıralamada thy 4. sırada. Risiko-Airlines sıralamasında.. valla şanslıyız hala hayattayız :)
neyse geldik yani istanbula :)
istanbul güzel ya
seviyrum valla

2 Nisan 2009 Perşembe

turkceyi unutmak..

sonrada ben nach house gekommen iste moruk dedigin andan itibaren baslayan olaydir arkadas. Hic hos hos hosaf

19 Mart 2009 Perşembe

la buğl

"josefstadter strasse de iniyosun metrodan. çıkınca hemen strassenbahn duragı var. ordan 2 ye biniyosun. iki durak sora iniyosun. hemen karşındaki sokaga giriyosun. ilk sokaktan sola dönüyosun, 20-25 adım sora solda"
evet la boule tam olarak orda. kapıdaki çam yarması güvenliği geçtikten sora duvarda yayınlanan şampiyonlar ligi maçlarına, sınırsız eglenceye sahip langır bilardo dart oyunlarına, çarşamba akşamları 1.60 euroya bira+tekilaya meraba diyorsun. viyanadaki hayatımın çarşamba akşamlarını oluşturan la boule a ve çalışanlarına bir teşekkürü borç bilirim. buradan teşekkür ederim

9 Mart 2009 Pazartesi

ulan?!

ulan bu memleketin sarımsakları neden tek diş ulan?! çok diş sarımsak isteyom

14 Şubat 2009 Cumartesi

İlk İzlenimler

Ben viyanaya geleli tam tamına 4 gün oldu. Dolu dolu dört gün. Birtakım aksilikler tatsızlıklar yaşandı yalan olmasın. Gerek danışmanlık firması dolayısıyla gerekse kültür şoku etkisiyle. Ama herşey rayına oturuyo tıkır tıkır. Ben şehirle ilgili ilk izlenimlerimi aktarmak istiyorum.
Yok böle bi şehir. Burası dünya ise eger İstanbul hangi gezegen, hangi güneş takımı hatta hani galakside yani. Abartısız sölüyorum hemide. Ulaşım diyosun, sarıyerden taksime 1buçuk saatten erken hayatta gidemiyorsun. Viyananın bi ucundan diger ucu en fazla 20 dakika sürer. Hala abartı yok. İnsanları diyorsun. Soguklar diyosun, kardeşlik dostluk hiç önemli değil diyorsun. İstiklal caddesinde yürürken erkeklere bile laf atan arkadaşlar mı yani sıcakkanlı. Mis gibi işte, herkes kendi işinde gücünde. Herkes trafik ışıklarına uyuyor, uymayıp da sokaklarda arabaların arasında koşturanlar hep türk. O da gözümden kaçmadı bu dört gün içersinde. Trafik lambası olmayan yerlerde karşıdan karşıya geçicek olursanız , gelen arabalar direk zınk diye duruyo, ne olursa olsun yol veriyor. Ayrıca Viyana'da korna sesi duydugunu iddaa eden varsa alnını karışlarım.
İnsan oldugunuzun farkına varıyosunuz adeta. İlk izlenimlerim bunlar gibi. Yakın zamanlarda viyananın tarihi ve turistik mekanlarını gezmeye başlıcam. Foto moto gelir yani yakında.
Ayrıca viyana hakkında bütün sorularınız için: 0900 900 VİYANA

Die Stadt gehört dir (buda viyana belediyesinin sloganı galiba her yerde yazılı :)

3 Şubat 2009 Salı

Bir Dünya Markası: RTE

DAVOS BENİM İÇİN BİTMİŞTİR

13 Ocak 2009 Salı

Mehmet Okur


Dün gece, yani bu sabaha karşı Utah Jazz ve Indiana Pacers maçı vardı. Dedim hazır uykum kaçmışken oturayım basket maçı izliyim.
Memo inanılmaz oynadı. Zenci gibi oynamadı ama potaya yolladığı toplardan çok azını ıskaladı. Sonuç olarak 120 ye bilmemne yendiler ve Memo 43 sayı, 9 ribaund, 3 asistle oynadı.
Valla bravo

11 Ocak 2009 Pazar

Levent İsrail Konsolosluğu önünde protesto

Gecenin bi saatinde Taksim'den eve dönmeye çalışıyoruz abimle. Zincirlikuyu civarlarında trafik duruyor. Bekliyoruz ama ne fayda santim santim ilerliyor resmen. Aradan yarım saat geçiyor, Metrocity civarlarına yaklaşıyoruz-ki Zincirlikuyu'dan sonra Metrocity 150 metre falan- Ellerinde puşiler, Filistin bayrakları, "Kahrolsun İsrail" yazılı atkılar olan satıcılar çıkıyor. Biraz daha ilerliyoruz, gecenin bir köründe birkaç bin insan işi gücü bırakmış gelmiş oraya. Zannedersem oralarda bir yerde İsrail Konsolosluğu varmış. Hadi tamam geldiniz protesto falan güzelde, neden trafiği kapatıyosunuz ki? Tepkinizi göstermenin daha etkili bi yolu yok mu yani. Eminim ki o saatte kimse yoktur zaten içerde:)
Birde ellerinde megafon kafalarında takke tekbir getiren amcalar vardı ki, takdire şayan. Hayatlarında ellerine bir kere Türkiye bayrağı almamış insanların(eminim), orda kocaman kocaman Filistin bayraklarını, birer tribün amigosu edasında sallamaları üzücüydü gerçekten.
Herneyse olan Derbent otobüs durağının arkasına yeni dikilen çiçeklere oldu. Trafik yüzünden aşırı sıkıştım, dayanamadım koyverdim. İçim buruk, pişman değilim.

9 Ocak 2009 Cuma

Issız Adam

Hiç istemeden, kız arkadaşımın zoruyla götürüldüm bu filme. İzlemek istemiyordum çünkü başıma gelecekleri biliyodum. Ve beklediğim oldu. Film bitip salonun ışıkları açıldıgında gözlerini diger insanlardan saklamaya çalışan onlarca erkekten biriydim bende.
Allahın cezası Çağan Irmak işin sırrını çözmüş. Bende bu adamın filmlerinin insanların üzerinde neden böyle bir ağlama hissiyatı yarattığını çözdüm. Yani çözdüğümü düşünüyorum =)
Çünkü bu arkadaş filmlerindeki hikayeleri yaratırken, herkesin başından geçmiş(büyük ihtimalle) olayları kullanıyor. Yada pek çok insanın korkularından faydalanıyor. Örnegin; benim filmden etkilenmemin sebebi ilerde birgün yalnız kalmaktan korkmamdı bence.
Birde Issız Adam filmi için geçerli olmak üzere: Film Taksim'de geçiyor. Pekçok İstanbullu genç arkadaşın kız arkadaşlarıyla gittikleri yemek yedikleri, dolaştıkları yerlerde.. Onunda bi etkisi var. Hele ki Atlas Pasajı' nın önünde kız arkadaşından ayrılmış gençlerde kesin vardır. Heralde aylarca kendilerine gelemezler.
Hee birde söylemeden olmaz. Filmin müzikleri dehşet vericiydi. Sağlı sollu gelen hüzün kroşelerinin şiddetini ikiye katlıyordu adeta.

Birde resim üzerinde örnek vereyim=) Filmden bir kare. Karede ne görüyoruz. Bir sürü sarı sarı taksi, ötöbüs,kokoreç.. Her türk gencinin yaptıgı, gördüğü şeyler. İşte bu yüzdende vurucu bi film oluyor .
Birde anlamadığım şöle birşey var. Ne istiyor ki bu Çağan Irmak Türk halkından? Gitsin Şahan gibi Cem Yılmaz gibi komedi filmi çeksin arkadaşım. Pislik herif. Çağan fuckin Irmak