27 Temmuz 2012 Cuma

deneme 1-2

Uzun zamandır yoldaydı. Etraf artık tanıdık değildi. Bitki örtüsü, bina yükseklikleri ve sıklığı, insanların ten rengi... Pek çok şey farklı gözüküyordu.
Arabası oldukça eskiydi, kliması yoktu. Camlar sonuna kadar açıktı o yüzden. Yemek ve benzin fişleri uçuşuyodu arabanın içinde. Bu ikisinin haricinde hiç durmamıştı zaten yola çıktığından beri. Bi yere varmak istiyordu ama neresi olduğunu kendi de bilmiyordu. Haritası da yoktu. Bazen alçalan bazen yükselen, çölü andıran sonsuzluğu ikiye ayıran yol; tek düşündüğü buydu.
Bi anlığına aklına yoldan farklı bişi geldi. 'Ben ne zaman motorsiklet sevdamdan vazgeçtim?' diye düşündü. 'Bu yolculuğa motorla çıkmalıydım. Tabi ya!'
Otuz saniye geçmeden son düşündüğünü silmişti hafızası. Tekrar yoldaydı şimdi. Radyoyu denedi ama cızırtıdan başka bişi elde edemedi. Bi süre şarkı söledi. Kendi kendine mırıldanmayı severdi. En çok sevdiği şarkıların nakaratlarını söledi, belli bi sıra olmadan. Ondan da vazgeçti.
Yarım saat önce benzin almıştı, bu yüzden yakınlarda durması da gerekmeyecekti. Sıkıldı birden. 'Ne yapıyosun?' kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Şahane!
'Ne bileyim ne yapıyorum. Gidiyorum işte. Sürekli gitmek isterdin. Gidiyorum bende'
'Tamam da böle gitmeyi kimse istemez'
'En azından sohbet edebileceğin bi yol arkadaşın olsaydı'
Bugün gidiyorum, hadi benimle gel diyebileceği kimsesi yoktu. Yakın arkadaşlarım dediklerinin hepsi işinde gücünde insanlardı-yılın 250 günü çalış 15 gün tatil yap bi 250 gün daha çalış- Hayatta kalıcak kadar kazan, ama maddi sıkıntıların asla bitmesin ki çalışmaya devam edip birilerini zengin et. Tam o anda hissettiği mide bulantısıydı.
'Ee geri dönmeyi düşünüyo musun?'
'Daha nereye gittiğimi bile bilmiyorum. Geri dönecek miyim nerden bileyim!'
Plansız hareket etmek, tam bana göre bi davranış diye geçirdi içinden.Kendi kendine fırça attığını farkedip gülümsedi.
Bazen direksiyonu karşı şeritten gelen arabaların üzerine kırmayı düşünüyodu. Yada sigara içmeye çıktığı yüksek balkonlardan aşağı bakıyodu. İntihara meyil değildi bu. Meraktı aslında.
Hayattan beklentileri hep düşük olmuştu. Bölelikle daha kolay mutlu olabildiğine inanıyordu. Haklıydı  da. Beklentilerini ne kadar alçak tutarsan, hayalkırıklığı da o denli az oluyor.
'Hayalkırıklığı dünyadaki en kötü şey. Hayalın kırılıyo lan' bi arkadaşının lafıydı.
'Neden kaçtın ?'
'Kaçmadım ki ben'
Kaçmıştı besbelli. Kimsenin nerede olduğuna dair fikri yoktu. Gittiğini bile birkaç gün geçtikten sonra farkedeceklerdi.
'Ne yapsaydım? Veda partisi mi düzenleseydim' 'Kendi kendine konuşmaya devam et. Sonunu hiiç iyi görmüyorum evlat' dedi içindeki ses. Bu kendi sesinden çok, artık torunlarını sevmek isteyen babasının sesini andırıyordu.
Motor sesinin arasından ayak sesleri duydu bikaç defa. Dinledi, yakınlaştı ayak sesleri. Olduğu yerde zıpladı. Yatağındaydı. Hepsi bi rüyaydı. Belliydi de, onun için fazla cesaret gerektiren bi olaydı.
Kalktı, yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, gömleğini giydi. Sabahları hiç iştahı olmaz, bu yüzden kahvaltıyı pas geçerdi hep. Yine öyle yaptı.
Evden çıkmadan önce her zaman yaptığı kontrolü yaptı. Sigara, çakmak, anahtar,telefon, cüzdan. Hepsi tamam.
'Hadi gidelim buralardan' desem benimle gelecek kimsem yok diye düşündü. Deja vu!
Şarkı mırıldanarak evden çıktı.

----------
Kafamın içinde binlerce sahne var. Bazılarını yaşamışım, bazılarını da keşke yaşasaydım diyorum. Çok enteresan zamanlarda geliyolar aklıma. Bütün gün normal geçtikten sora yatağa girdiğim anda saldırıp, uykumu kaçırıyolar sebepsiz yere.
ne zaman bu kadar pişmanlık duyan birisi oldum, gerçekten bende bilmiyorum. Sanki hayatım boyunca hiç doğru karar vermemişim gibi hissediyorum.
Bazı kararlar verdim ama sonuçta. iyi kötü benim kararlarım. tanıştırayım. kararlarım, bu benim hayatım. hayatım, bunlar benim kararlarım. hadi şimdi siz burda kaynaşın kardeş kardeş.
----------
aha uykum geri geldi. kaçmadan uyuyorum ben şekerim.
----------